21 Aralık 2009 Pazartesi

Hollanda Turk Muzesi

Carşamba 9 Aralık günü Lahey'de düzenlenen bir sempozyuma davetliydik. Çok yorucu bir iş gününden sonra, birazda rüzgara karşı boğuştuktan sonra bir yerde buluşup, toplu halde "Juliana kerk'e" gittik. Eskiden bir kilise olan mekanda şimdilerde farklı cemiyetler ve dernekler bir çatı altında toplanmış ve büyük salon konferans salonu olarak kullanılıyor.

Her zamanki Türk adetlerimizi maalesef yurtdişinda da sürdürmekteyiz :P Sempozyum yaklaşık bir yarım saat geçikmeden sonra başladı. Dernek başkanı Türk göçmenlerin Hollanda'da geçirdikleri 40 seneyi resmeden bir müze kurmak istediklerini açıkladı. Böyle bir işe başlamak için elbette, mekan, zaman ve insan gerekmekte..


************
Müze’nin Amacı

- 17.y.y. ilk çeyreginde, başlayan...
- Iki toplum arasindaki siyasi iliskiler, 1612 yilinda Hollanda`nin Osmanli Devleti nezdinde gorevlendirdigi ilk elci olan Cornelis Aga`nin Istanbul`a gelmesiyle başlayan...
- Ayni dönemde Lale çiçegi de Türkiye`den Hollanda`ya getirilen...
- Osmanli Devleti`de 1859 yilinda ilk defa Yahya Karaca Pasa`yi elci olarak Hollanda`ya gonderen...
- 1961'de, iş göçü nedeni ile Hollandaya gelen…
- Tarih boyunca günümüze kadar süre gelen...

asırlık bir beraberliğin öyküsünü, etkileşmeyi ve Hollanda Ulusunun insancıl hoşgörüsünü, tarihi belgeler, bilgiler ve objeler desteğinde, yurt içinde ve dışında tanıtmaktır.
Müze'nin İşlevi
Bu amaçla Hollandalı Türklerinin kültür mirası ile ilgili verileri derlemek, korumak, sergilemek, yorumlamak ve gelecek kuşaklara da iletilebilmesini sağlamaktır.

**************


Daha sonra farklı üniversitelerden gelen 4 konuşmacı (3ü Hollandalı, birisi Türk) göçmenler hakkında kısa bir konferans verdiler. Ekonomik kültürel konulara değinildi, geçmiş ve gelecek karşılaştırıldı. Ve hepimizin bu ülkenin şu anki gelişmesinde Türk göçmenlerinin büyük bir rol aldığına kanaat getirdik. Şu an belki (biraz daha) ferah içinde yaşıyor olmamız, zamanında onca zorluğa göğüs geren büyüklerimizin sayesinde olduğunu asla unutmamalıyız sanırım.

Müzenin adresini vereyim. Şu anda yapım aşamasında ama umarım zamanla çok daha güzel eserlere ev sahipliği yapacaktır.


17 Aralık 2009 Perşembe

sen gelince..


sen gelince aklıma
böyle hafif mayışıyorum
dalıyorum hafif hafif...
seviyorum seni içimden
gülümsemem oluyorsun, gözümdeki ışıltı
sesimdeki o ince tını oluveriyorsun sen gelince aklıma

bu hayat seninle yaşamaya değiyor
dünya katlanılır hale geliyor seninle... ve ötesi
ötesinde de sen varsın, ötesi de sensin
avucumun içine konuyorsun bazen
parmaklarımla seni hapsetmek istiyorum
ama aynı zamanda açıp özgürce bırakmak...
parmaklarımın arasında dolanıyorsun
o halkanın etrafında yoğunlaşıyorsun
içinde adın yazılı olan..
içimde adın yazılı olan

göz yaşım oluyorsun bazen
hani o "inci tanelerin"
artık hüzünden akmıyor canım
sen olduğun için inci inci dökülüyor
hani o parmak uçlarınla sildiğin
hani avuçlarının içine aldığın yüzüm
senin avcunun sıcaklığı mı..
benim yüzümün kızarması mı bilemem
içimi ısıtan o duyguda sen, hep sen

sen bir şekilde hep vardın bende
benim de sende olduğum kadar
ruhumun ruhuna değdiği andan beri
sadece rastlaşmamız birazcık sürdü o kadar
ve sen hep bende olacaksın
bu bedende bu can olduğu sürece
ve kısmetse ondan sonrasında da

bir salkım oluyorsun
bir söğüt oluyorsun su kenarında
dallarını ara sıra salsanda suya..
ilkbahar geldiğinde yine beraber yeşereceğiz
bu son kara kışın olacak
bu son üşümen yalnız başına

ben olacağım bundan sonra
başını yaslayabileceğin bir omuz
saçının okşanacağı bir kucak
senin koruyucu meleğin
dünün, bugünün ve yarının

seni seviyorum, canım..

Gülfem Aybike