17 Ekim 2009 Cumartesi

Stampende Stilte

Geçen hafta het Internationaal Dans Theater'ın düzenlemiş olduğu gala gösterisine davet edildim. IDT danscılarından birinin annesi kütüphaneden iş arkadaşım, ve kendisiyle daha öncede 2 farklı gösteriye gitmiştik. 10 senedir bu grubun üyesi olan kızı, bu gösteride ilk defa artistik ekibin içinde koreograflardan biri olarak yer alması sebebiyle ailesi için daha farklı bir heyecan uyandırdığı belliydi.



IDT dünyada tüm ülkelerin dansını repertuarına katan tek profesyonel gösteri grubudur. Bu gösteride Avrupa etkeni biraz daha yogundu. Bundan önce gitmiş olduğum gösteride "denizi" konu almışlar ve Yeni Zelanda, Endonezya, Hindistan ve Afrika esintileri daha yoğundu. Stampende stilte "gürültülü sessizlik" anlamına gelmekte. Sırf dans değil, aynı şekilde dram ve müzik de izleyiciyi büyülüyordu. Zaman zaman yükselen tempo, Türk Horonuyla, Macar Urgos'u, Balkan ve Kafkas oyunlarıyla, Japon davulu olan Shime Daiko'larla alevlendi. Daha sonra Mogolistan'dan esinlenen kartal dansı, Afrika enstrümanlarıyla yağmur sesi ve dansı, sessizlerin sesi olan işaret dili ile işlenmiş bir dans, aşkın dansı Tango, flamenko.. ve finishing touch olarak da gösteri "Linda Hop" dansıyla gösteri noktalandı.



Ya insanın kendi kültüründen bir şeyleri görmesi o kadar hoş ki. Hani biz elbette kendi danslarımızı biliyoruz ama bunu aynı zamanda uluslar arası bir topluluğun dünyaya tanıtması çok güzel bir şey. Uluslararası bir topluluk, hem danscılar farklı farklı uyruktan (aralarından 2 tane de Türk var) hem de gösterilerini dünyanın farklı ülkelerinde sergilemekteler. Bundan önce bir de sema gösterisi yapan olmuştu. Ve o Türklerden biri acıklı bir uzun hava söylemişti. Sanırım o an orada bulunan insanlar arasında bu türkünün sözlerini anlayan ender insanlardan biriydim. (Hatta alttaki diger videoda da tanıtımda kullanmışlar).



Birden Karadeniz havasında horon yapan bir grubu görmek ve bu insanların aslında Türk olmadığını bilmek çok ilginç bir deneyim gerçekten (videoda da ufak bir parçası var). İşte onları uluslar arası bir topluluk yapanda bu. Olayın özüne inip, işi ustasından öğrenip bizlere sunabilmek.. saatlerce, günlerce, aylarca çalışmadan sonra ortaya çıkan bir sanat eseri. O kadar akıcı ki insan bazen o hareketlerin çok basit olduğunu düşünebiliyor.