6 Temmuz 2008 Pazar

Oseam


Jeong Chae-bong tarafından yazılan ve ilk kez 1983 yılında Güney Kore'de yayımlanan "Oseam" adlı masal 100.000 adetten fazla satmıştır.

Hem yetim, hem de öksüz olan 5 yaşındaki sevimli Gilson ve güzeller güzeli ablası Gami kışın gidecek bir evleri olmadığı için budist tapınağında yaşamaya başlarlar. Bir gece Gami annesini rüyasında görür. Saf ve temiz bir kalbi olan, çiçeklerle, hayvanlarla hatta bulutlarla arkadaşlık kurabilen Gilson da annesini görmeyi çok istemektedir. Bunun için budist rahibiyle birlikte uzak bir dağa yolculuk yaparlar. Gilson o dağ başında annesini görecek midir acaba?



İlk Uzak Doğu, ilk Kore ve ilk anime cevirim olduğundan, Oseam benim için özel bir filmdir. Gami kızımızın bir rahatsızlığı vardır, buna rağmen elinden geldiğince kardeşi Gilson'a gözü gibi bakmaya çalışır. Üzerine bir anne gibi titrer. Misafir oldukları tapınakda Gilson afacanlıklarıyla ortalığı karıştırır. Kar eridiktenten sonra annelerini aramaya gideceklerine söz veriri ablası, ama aslında böyle bir imkan, böyle bir ihtimal yoktur. Sırf küçük çocuğun saf ve temiz duygularını hayal kırıklığına uğratmamak için ona yalan söyler. Gilson daha sonra bir rahiple birlikte uzakta olan bir inziva evine çekilmek için yola koyulur. Orada belki annesini görebilecek bilgileri edinecektir..

Oseam 5 yaş (yaşında) demek. Anime her ne kadar aile türü olarak gösterilsede, çocuklar için sakıncalı olabilir, animede giderek büyüyen hüzün ve ağır konusu çocuk için sakıncalı olabilir. Zaten yetişkinler için yazılmiş bir hikayeden esinlenerek uyarlanmığtır. Kore insanının ses tonunu bilirsiniz, sakin yumuşak, duygulsal ve sevecendir, aynı abla Gami'nin sesi gibi. Sepia ayırlıklı renkler insanı rahatlatmakta. Dinsel ögeler çok, malum büyük bir kısmı takınakta, rahiplerin arasında geçmekte. Filmin müziği, görüntüleri insanı bam başka diyarlara alıp götürüyor.

Film ayrıca 2004 yılında Cannes Film Festivalinde anime için büyük ödüle layik görülmüştür. Her izlediğimde mutlaka ağlarım, hatta geçen altyazıdan birkaç cümle eklerim diye okurken, gözlerim yine doldu. Bu iki çocuğun masumiyeti, saflığı ve hayata karşı vermeleri gereken zor sınav beni derinden etkilemiştir. Belki de gereğinden fazla kendimi onların yerine koyup, hüzünlerini derinden hissettiğimdendir. Ben çok seviyorum, umarım sizde beğenerek izlersiniz!




Sana annemi tekrar anlatayım mı?
Ön bahçemizde küçük bir tahta beşik vardı.
Evet! Ben orada oturup, patates ve mısır yerdim, değil mi?
Geceleri yıldızlara bakar ve annemin masal anlatmasını dinlerdik.
Güneş ve ay hakkında olanı mı?
Ve kaplanla kurutulmuş hurma masalını?
Evet! Sonra uykumuz gelirdi.
Kafalarımız annemin kucağında, uykuya dalardık.

Gami, annemi tüm kalbimle çağırdım, ama o hâlâ gelmedi.
Gami, onu nasıl duyacağımı söyle bana...