30 Mayıs 2007 Çarşamba

Ankara'dan mektuplar


Bana gönderdiğin en son mektuba bir güzel sarılıp ağladım.
Bir satırın bile bana çok cesaret veriyor.
(kasım 1998)
***
Umarım beni unutmadınız. Ee kızlar olunca ben unutuldum gibi geldi. Gülfem ablamı bir tek şartla affederim. Bana canım diye başlayıp, tatlım diye son bulan mektuplar bekliyorum. Bak sana yazmayacaktım, baya bir şeyler yazmışım. Ben aslında teyzeme yazıyordum, sen ne zaman araya girdin. aradan çık.
(haziran 1997)

***
Bu mektubu şu an İstanbul'daki ablamgilin balkonundan yazıyorum. Seni hatırladık, sana yazmak istedik. Orada sen üzülürsün belki bunlar beni hatırlamaz diye, aslında sen bizim aklımızdan hiç çıkmıyorsun.
(ağustos 1997)***
Sen napıyorsun, nelerle uğraşıyorsun, nelerin peşindesin? Hiç arayıp sormuyorsun, unutulduk mu yoksa? Ben sizleri asla unutmam. Sizlerle olduğum ortamı, sizlerle yaşadıklarımı asla unutmam. Bizler üçlü kuzenler bir araya geldiğimizde bu hayat daha güzel.

Güzelim kararımı verdim, karşıma uygun birisi çıksın hemen evliliği düşünürüm.Yokmu öyle bir tanıdıgın? Hemen gönder. Ben evlenirsem düğünüme gelir misiniz? Gelirsiniz, gelirsiniz, gelirsiniz. En mutlu günümde yanımda olmak istersiniz. Bi gelmezsen o güzel gözlerini oyarım.
(20 aralık 2000)

********************************



Gül ablam nasıl iyi mi? İnşallah iyidir. Ne iş yapıyor?
Ablam beni ben ablamı tanımıyorum ama tanışmayı
o kadar arzu ediyorumki yazı ile anlatamam.
(28 kasım 1994)

***
Fakir insanların katıksız bir ekmekleri vardı
Şimdi İstanbul'da ekmek 13.000 oldu.
(25 ocak 1996)***
Bu gün bizim için önemli bir gün -
6 hazıran 1999, Abim üniversite sınavına girdi.

***
Sorması ayıp olmasında Hatice mektup gönderiyormuş. O nasılmış? Ya uzun zamandır görüşemiyoruz da. Hasta seyrı oluyor muymuş? Ah canım benim bana en yakın (mesafe olarak) hiç görüşemiyoruz.
(6 aralık 1997)

***Ben buraya yazacak bir teselli bulamıyorum. Sen hepsini yazmışsın. (Olmadı işte, hem hayatın sonu değil, Nasip değilmiş, Hayırlısı bu imiş, bu oldu! Ben ne kadar buraya bir şeyler yazsam inanması güç gelir. İnsan yüzünü görmeyip onun samimiyetini anlamadıktan sonra ama ben sana güveniyorum...

Hep aynı tas aynı hamam diyordun. Değişiklik yapmak istedin herhalde. Gerçekten duyduğumuzda deli olduk. Defalarda Hollanda'yı aradık ama düşüremedik. O sesini duyduğum zaman çok sevindim, bu kız 9 canlı sesi sağlam inşallah kendiside öyledir bunuda atlatacağız dedik. Ben sana demedim mi? Bir tarafını kırmadan Türkiye'ye gel diye...
(24 temmuz 1998)***
Çok kıymetli kızım Gül, önce selam eder gözlerinden öperim.
Gönderdiğiniz resimleri aldık çok memnun olduk...
(2 mart 1995 )

***Hani sayfanın hemen hemen yarısını soru cümleleriyle var mı? var mı? var mı? diye doldurmuşsun ya cevap veriyorum: Yok! Yok! Yok!

Bugün 31 ağustos pazar, yaklaşık bir saat önce benim anam ile senin anan telefon görüşmesi yaptılar. Ve aklımdan sizi geçirirken telefon denen alet dile geldi ve zırrr dedi. Gerçekten bak, belki inanmazsın.

Eğer Allah nasip ederse yarın liseye yazılacağım ve artık liseli bir genç kız olacağım.
(9 eylül 1997)

***
Bana doksanaltının sonunda yazdın, inşallah 98e kadar bir daha yazarsın. Buralarda bir hava var bir hava off sormayın. Gözlerimiz bir senin mektubunda, birde göge doğru kar yollarında kaldı.

O kareli kağıt burada matematik değil, güzel yazı, fen v.b. derslerde kullanılıyor. Hiç matematiğede kareli defter kullanılır mı, bizler genellikle çizğisiz defter kullanırız. Hollanda'da ne acaip bee...
(31 ocak 1997)

***Mektubun gelmis... Acaba onun göndereceği kağıt parçalarında üzerlerine dökülmüş minik ve şirin o güzel harflerin birleşiminden oluşan kelimelerden benim payıma neler yazılacak diye merak ediyordum ki...

Gül abla, bizde sınıflarımızı geçtik. Şu anda bir boşluğun içinde karşı karşıya iki kapı var ve ben hangi kapıyı açacağımı bilmiyorum. Neden bahsettiğimi anlamadın. Ben sana kısaca anlatayım, sen okumuş biri olarak bana yardımcı olursun.
(tarih: düğüne bir gün kala - 1997?)

***Açıkası biz seni insana hemen ısınan açık sözlü espiri eden bir insan göreceğimizi sanmıştık meğer sen yaban güllüğü yaptın. Hepimiz farkındayız, tam bize ısınırken gitme vakti geldi. Bilseydik sobayı biraz erken yakardık, iş işten geçtikten sonra değil.

Gül ablamin gönderdiği küçüklük resmini - hani şu dikenli olanı varya - öpüyor. Küçük Gül diyor. İkinizin içinden Seheri seviyor, Şu çocuk için 4 senedir ne yaptıysam boş. Sefa'nın yanına geldin, birkaç kelime konuştunuz büyümü yaptın ne aklını çeldin gittin.
(23 eylül 1996)
***
Ben sadece sana mektup yazmıyorum. Sınıfta konuşmalarımıza ceza veren hocaların dersinde arkadaşlarımla mektuplaşıyorum.

Senin telefon denilen aletten bir anda zurnası çalınca korkup kaçtığını biran için unutuvermişim.

...Bu sayfamızda çoğumuzun kaykırmak isteyipte söyleyemediği şeyler ile doldu ama bu şeylere sayfalar yeter mi? Kalemler dayanır mı?
(mayıs 1997)***Mektupların önemli bir gün sayılan 24 kasım öğretmenler gününde elime ulaştı. (valla öyle diyorlar - önemli). O gün yarım gün ders yaptık, daha doğrusu o gün dersleri kaynattık.
Ders sonrası hemen eve geldim. Senin mektup beni eve çekmiş demekki.

Gönül istemezmi akıllı başlı bir mektup yazmayı ama olmuyooor bir tanem olmuyooor. Daha sık, daha güzel mektuplar yazmayı. Okullar açılalı 2.5 ay oluyor. Ve şu an tam yazılıların oldugu haftalardayım. Mektubun cevabını bir hafta içerisinde yazma çalıştım ve galiba da başarmak üzereyim. Ama nasip ne zaman size ulaşır bilemeyeceğim.
(aralık 1998)
***Geçenlerde anneannem ve dedem buraya oturmaya geldiler ve sizden mektup geldiğini söyledik. Onlarda okumamı rica ettiler. Bende okudum. İkiside gözleri doldu doldu boşaldı.

Ama senden bir söz vermeni istiyorum. Nasip olurda bir dahaki senelerde buluşursak benden eğer bir adım uzakta durursan kulğını çelerim. Bunu iyi bil.
(ağustos 1996)

***
Son köye geldiğiniz zaman köydeki anılarımız hiç aklımızdan çıkmıyor.
Annemle birlikte bir laf açtığımz zaman sonu ya ağlamaya ya da gülmeye gidiyor

Emine ablacığım sen nasılsın? Sen beni kara yatırıp fotografımı yaptığın ve bana aldığın kurdeleli çorapları hiç aklımdan çıkarmıyor ve aklımıza geldiği zaman hep seni anıyoruz.
(30 ekim 1995)

***
Son mektubundan annem çok hoşlandı. Dolu dolu ve ciddi olduğu için
okuyup okuyup bir daha okuyor.

Bugün babamlar köye ferfeneye gittiler. Köyün gençleri arasında eğlence var. Nee.. babama ihtiyar mı dediniz? O onların başında tek akıllı olarak abilik yapmaya gitti. Adamın ruhu genç..

Son mektup geldiğinde evde misafir denilmeyecek kadar yakın olan dedem vardı. Birde Gebze'de ki halam yani annelerimizin halası Emine hala varmış. Dedem mektubu eline alıp öpüp koklamış, neden mi? Kızımın elleri sürüldü diye. Annannemi sorarsan geziyor. Ya sormayın benden çok geziyor. Teyzemle ikisi İstanbul'a gittiler Annemin aklınıda bu gidişle çelecekler.

Bayramada tam bir ay kaldı. Karnem iyiydi. Hiç zayıfım yok ve tam 4 ay sonra Lise 2. sınıfı bitirmiş olacağım.
(subat 1999)

***

Sizlere mektup yazacağım. Bunu böyle bilim. Sizlerin başını ağrıtıp mektup yazmaktan bıktıracağım. Sen bana bir önceki mektubunda kızmışsın az yazıyorsun diye ama ben sen kadar usta değilim. Yaşım küçük.
Rükiye ve Hesna ablalarımın çocuklarını çok iyi gördük. Hepside birer melek.

Türkiye'de en çok bazen arabaları yanı trafik canavarlarını sevmiyorum. Çok kaza haberleri bir aç işte şurada kaza oldu, şu kadar yaralı bu kadar ölü, Yani insanın haber iştahını kesiyor. Artık kaza Türkiye'de sanki ekmek su gibi bir ihtiyac haline gelmiş. Eh ne diyelim bunu görevliler düşünsün.
( 20 mayıs 1995)***
Her insan doğar, büyür ve ölür. Bu gibi evreler arasında çeşitli dönemler yaşar. İşte bu evrelerden biri olan evlilik müessesidir. Artık Hatice'nin (abbas yolcu) vakti geldi ve hatta iki elle gösterilebilecek kadar parmak sayısı kaldı. Düğünün yazın olmasını çok istedik ama nasip böyleymiş. Sizde biliyorsunuz ki bu işlerin fazla uzaması pek hayırlı olmayabiliyooo...

Gül, Hatice muhteşem üçlüyü bozuyor.
Ya kusura bakmayın psikolojik halim daha cümle kurmama izin vermiyor.
(30 ocak 2002)

***
Ankara'da 1. ve 2. ay yaz havası gibi çok iyiydi. Ama 3.ay Mart kapıdan baktırdı, kazma kürek yaptırdı. 16 mart bir kar bir kar 2 kar 3 kar (takıldı) sabah kalktığımızda şoke olduk. ... Bizler ise 1 gün tatıl yaptık, ama ben 2 gün yaptım. 1 gün tatıl ikinci gün kafa izini. Salı günü karlar erimişti, salı gecesi bir kar bir fırtına bir rüzgar bir... devma etti. Ne yapayım bende öksürüyordum, okula gitmedim.

Ben size darıldım yaaa... Adamın, pardon benim doğum günümü kutlamıyorsunuz.
15 Mart 15 yaşıma girdim. Bende ihtiyarladım artık.

Bizler teyzemlerle birlikte çamaşır makinası (otomatik) aldık. Annemin akkızı yani benim papucum dama atıldı. Olsun o makina ben insanım. Onun benden de çok yardımı olsa bile ben inanıyorum ki beni daha çok seviyorlar.
(18 mart 19...)
***

Tekerlemeler:
1 - Sağlam inek sağdan sağır, sağır Selim onu sağar.
2 - Bizde bize biz, sizde size siz, sizde bize ne derler
3 - Gül dibi bülbül dili gibi gibi
4 - Dişlek dişci işçinin dişinin içini deşeledi
5 - Sarkık saksağan sarkık sarı salkım çiçeğini sulanmayarak sararttı.
6 - Süper Sabri spor süprizi saplantısına saplanarak sapıttı
(bir mektupla gelen ek)

1 yorum:

  1. Tebrik ederim Aybike, leziz bir blog hazırlamışın.. İzninizle ben de beğendiğim bir yazıyı buraya eklemek isterim... Aha da aşağıda hemen...

    düş ,en masum düşüme düş.büyümeyi bilmeyen cocuksu sevincime,kırdıkca kırılan,kırmaktan kırılırkıcasına korkan duygulara yenik duyarlılıgıma tertemiz düş.
    düş benliğimin derinliğine düş masum mahremiyetime kendinden öncesine bakmayan,kendinden sonrasına aldırmayan ,,ya zamanı kendinde hapsetmiş ya da gitgide yayılan bir an gibi düş,,derin boşluguma yalaz yalgınıma yalnızlıgıma düş gibi düş....



    Seni şüphelendirmem hatalarla dolu bir hayatta en büyük hatamdı.
    Seni sevdiğimi söyleyebilirim... Duymaya dayanabildiğin sürece.
    Ama bu sadece bir şeyi hatırlamamızı sağlar;
    'Sevgi yeterli değildir.' Olmayacaktır da...


    o eski sevdalar bitti demeyin ask daglarda kaldı deyip gecmeyin halimi görmeden karar vermeyin yirmibirinci asrın ferhatıyım ben...

    Not: Ben yazmadım, yazanı da bilmiyorum, bilsem eklerdim, iyiki yazmış, çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil